Milagros
Gizli sığınağıma hoşgeldin, okuyucu...
Soğuk bir sabah olmasına rağmen; bu hafta sonu kendini ödüllendirmek, şehrin boğucu havasından, kalabalığından kurtulmak, kendi içine dönmek için yapacağı yolculuğa duyduğu heyecan, ayaz da sıcacık yatağında kalma hissine üstün gelmiş ve hızla hazırlanmıştı. Titreyen vücudunu kalın siyah kabanı ısıtamıyordu. Boynuna özensizce attığı kırmızı atkısını sıkıca sardı ve hızlı adımlarla durağa gitti. Otobüs gelmek üzereydi, kendini meşgul etmek için etrafına bakındı. Gözleri, bir bebeğe ve annesi olduğunu sandığı kadına takıldı. Kendi annesi geldi aklına; çocukken onunla oyunlar oynayan, eğlenen ve bir anda onu tek başına bırakıp ölen annesi. Atlatmıştı o günleri, otuzlarının sonunda bir yetişkin olmasından ötürü daha çabuk toplayabiliyordu kendini. “Çocuk başkasının olsa bu derece ilgisiz kalabilirdi.” diye geçirdi içinden duraktaki kadın için. Kendisi pek güzel olmamasına rağmen hayli bakımlıydı, bebek arabasının yanında olmasına karşın bir sigara yaktı ve dumanının nereye gittiğine aldırmaksızın keyifle içmeye başladı. O sırada yaşlı bir adam gördü. Adam fazlasıyla pejmürde duruyordu. İçinde can bulan adamı, inceleme hissine karşı gelemiyordu. İçinde yazma hissi uyandıran inceleme ve tahminde bulunma hissini ne kadar sevse de bastırıyordu. Ama bu hafta sonu kendi hislerine dönmek için değil miydi? Denemenin zararı olmayacağını düşündü ama adama bakmaya karar verdiğinde otobüs çoktan gelmişti.
|
AuthorSadece bir yerlerde var olmak isteyen bir yazar... Archives
October 2020
Categories |